Yemek kartı, kurumsal hediye ve sosyal yardım kartı, akaryakıt, konaklama ve toplu satın alma çözümleriyle şirketlere tasarruflu gider yönetimi hizmeti veren Multinet Up, işverenlerin yaptığı çalışan yardımları hakkında açıklamalarda bulundu. Şirketlere operasyonel verimlilik ve maliyet avantajı sunarak tasarruf imkânı sağlayan Multinet Up, işverenlerin yan hak uygulamaları ve çalışan yardımları kapsamındaki kurumsal hediye tercihlerini ortaya koyan pazar araştırmasının sonuçlarını paylaştı. “Çalışan yardımı yapan işletmelerin oranı yüzde 65’in üzerinde” Multinet Up’ın Kuantum Araştırma iş birliği ile her yıl işletmelerin kurumsal yardım ihtiyaçlarını karşılama yöntemlerine yönelik gerçekleştirdiği, 1500’den fazla büyük, orta ve küçük ölçekli işletmenin katılımıyla düzenlenen araştırmanın 2023 sonuçlarına göre; çalışan yardımı yapan işletmelerin oranı 2021’de yüzde 45, 2022’de yüzde 60 olurken bu oran 2023’te yüzde 65’in üzerine çıktı. Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Multinet Up CMO’su Bora Işık, “Gerek Kuantum Araştırma ile gerçekleştirdiğimiz pazar araştırmasının sonuçları gerekse kurumsal hediye ve sosyal yardım çözümümüz MultiGift’i kullanan işletmelerden aldığımız geri dönüşlerden yola çıkarak rahatlıkla ifade edebiliriz ki çalışan yardımında bulunan işletmelerin sayısı her geçen sene artıyor. Çalışan motivasyonunu ve iş yerine bağlılığını artırmak amacıyla, yılbaşı, yıldönümü, evlilik gibi özel günlerde ve kıdem ödüllendirmelerinde başvurulan kurumsal yardım uygulamaları en çok toplumsal dayanışmanın benimsendiği bayram dönemlerinde gerçekleştiriliyor. Çalışan yardımında bulunan işverenlerin sayısında son yıllarda gözlemlenen artışı, artan enflasyon karşısında çalışanının refah seviyesini korumaya yönelik eğilimlerin yansıması olarak okumak mümkün” dedi. “MultiGift’te son 3 yılda 4 kat büyüme elde ettik” Işık, “Araştırmamızda kurumsal yardım uygulamalarına başvuran işverenlerin tercihlerinde etkili olan unsurları da inceledik. İşverenler için çalışana tanımlanan bakiyenin, amacına uygun şekilde kullanılmasının önemli olduğunu gördük. Yine işverenler için çalışan yardımının birincil ve öncelikli ihtiyaçları karşılayabilmesi, kullanım alanları arasında ve farklı KDV oranlarında yardım sağlaması dikkat çekici bulgular arasındadır. Bir diğer önemli tercih unsuru ise bu bakiyenin kullanılabileceği markaların sayısı ve niteliği. Çalışanın geniş seçeneklere sahip olması, prestijli markalardan oluşan harcama noktalarına kolayca erişebilmesi işverenler tarafından oldukça önemseniyor. İşverenlerin marka kartı tercihlerinde etkili üçüncü en önemli unsur ise kendilerine sağlanan indirim oranları. Multinet Up olarak düzenli aralıklarla gerçekleştirdiğimiz pazar araştırmalarıyla ve tüketici anketleri sonucunda ortaya çıkan değerlendirmelere göre her zaman yeni çözümler üretiyor, MultiGift çatısı altında sunduğumuz ürün çeşitliliğini, bu ürünlerin sağladığı avantajları artırıyoruz ve dijital kullanım alanlarını çeşitlendiriyoruz. Gerçekleştirdiğimiz bu aksiyonlar sonucunda işverenlerin taleplerine etkin şekilde yanıt verdiğimiz için MultiGift tercih eden işletmelerin sayısı da hızla yükseliyor. MultiGift’te son 3 yılda 4 kat büyüme elde ettik” dedi. MultiGift ile maliyet avantajı, zaman tasarrufu ve kullanım kolaylığı sağlanıyor MultiGift yüzde 45’e varan vergi muafiyeti ile işverenlere maliyet avantajı sağlarken, tedarik ve operasyon süreçlerini de ortadan kaldırarak zamandan tasarruf sağlıyor. Kullanıcılar 20 bini aşkın harcama noktasında kendilerine tanımlanan bakiyeleri kullanarak fiziki kartlarıyla veya dijital kod ve SMS gibi dijital alternatiflerle ödemelerini gerçekleştirebiliyor. MultiGift Happy Center, Mopaş, Çağrı, KİM Market gibi binlerce marketin yanı sıra A101, CarrefourSA, Hepsiburada gibi alternatif marka çözümleriyle de çalışanlara kendi ihtiyaçlarına yönelik alışveriş yapma imkânı sunuyor.
30 yıldır Türkiye’de iş dünyasının çalışanlara yönelik ihtiyaçlarını yakından takip ederek tüm ürün ve hizmetlerini bu ihtiyaçlara göre yeniden tasarlayan Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri, bir çalışan deneyimi platformuna dönüşme vizyonu ile, artık tüm dünyadaki faaliyetlerine Pluxee olarak devam ediyor. Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinem Hekimoğlu ile bu marka değişiminin arkasında yatan stratejiyi ve çalışan dünyasına yönelik FutureBright’la yapılan araştırmanın detaylarını konuştuk. 1993 yılında yemek kartı sisteminin Türkiye’de kurulmasına liderlik eden Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme, Türkiye’de 30 yılda birçok ilke imza attı. Türkiye’deki serüvenine yemek çekleriyle başlayan Sodexo, ilk mobil yemek kartını çıkardı ve sektörün en kapsamlı ve uçtan uca dijital platformu olma vizyonuyla, çalışan deneyimi alanında birçok yeniliği sektöre sundu. Bugün gelinen noktada ise; çalışan deneyimi ve yan haklar dünyasına yepyeni bir bakış açısı getirmek amacıyla, yemek kartı markasından, çalışan deneyimine odaklanan bir HR-tech markasına dönüşüyor. Artık sadece kurumlara değil tüketicilere de hitap eden yepyeni, daha canlı ve renkli bir marka olan Pluxee geçtiğimiz günlerde Esma Sultan Yalısı’nda iş dünyasından önemli isimlerinin katıldığı bir lansman etkinliğinde tanıtıldı. “Çalışanı mutlu etmek için çalışacağız” Pluxee dönüşümünü sağlarken Sodexo Avantaj'ın Türkiye’deki 30 yıllık gücünü de arkalarına alarak yola çıktıklarını belirten Sinem Hekimoğlu, değişim yolculuğunu şöyle anlattı: “Çalışan dünyasının büyük değişimler yaşadığı günümüzde, ihtiyaçlara daha iyi karşılık verebilmek için biz de kimliğimizi ve sunduğumuz ürün ve fırsatları dönüştürme kararı aldık ve yepyeni bir marka yarattık. Çıktığımız bu yolda artık yenilikçi, renkli, genç, tamamen dijital, yeni markamız Pluxee ile çalışanların hayatlarını değerli kılan her şeyi dolu dolu yaşamalarına olanak sağlayacağız. Pluxee olarak 'İşin içinde hayat var' diyoruz ve artık kendimizi ‘Çalışanı mutlu etmek için çalışan’ bir marka olarak tanımlıyoruz. Pluxee olarak tüm tüketicilerimize, üyelerimize ve müşterilerimize, hayatlarında değerli olan her şeyi dolu dolu yaşamaları için yemek kartından çok ‘daha fazla’sını sunarak yepye- ni bir dünyaya kapılar açmayı hedefliyoruz.” Pluxee ismi tüm hikâyeyi özetliyor Tüm paydaşlarına fırsatlarla dolu bir dünya vadeden Pluxee’nin marka hikayesi, isminde saklı ve markanın özünü yansıtıyor. • 'Plux' pozitifliği, yani hayatı daha keyifli hale getirme fırsatlarını temsil ederken aynı zamanda da yaratılan artı değere atıfta bulunuyor. • 'X', kişiselleştirilmiş ve sürdürülebilir deneyimleri, yani çalışanlar için ekstra değer yaratma ve tüm paydaşlarına öncelik verme taahhüdünü sembolize ediyor. • Sonundaki “ee” harfleri ise “employee engagement” anlamındaki çalışan bağlılığı- nı, yani faaliyet alanımızı temsil ediyor. Pluxee ile “İşin İçinde Hayat Var” Pluxee’nin kişiselleştirilmiş ve sürdürülebilir bir çalışan deneyimi yaratarak çalışanı mutlu eden bir dünya sunmayı hedeflediğini vurgulayan Hekimoğlu, Pluxee’nin yeni vizyonuyla şirketlerin ve çalışanlarının dünyasını nasıl şekillendirdiğini şöyle anlattı: “Pluxee olarak çalışan dünyasını analiz edebilmek için birçok gözlem ve araştırma yapıyoruz. En son FutureBright ile birlikte çalışanların bilinç dışı zihin imgelerinin deşifre edildiği, mevcuttaki ve ideallerindeki iş yaşamına ilişkin derin duygularının ve bunların anlamlarının analiz edildiği bir araştırma yaptık. Sonuçları ise çarpıcıydı. Çalışanlarda genel olarak tek tipleşme hissi görülüyor, bu tekdüze ve monoton işleyişin çemberinde kendilerine ait değerlerini, biricikliklerini ve kişisel gelişim fırsatlarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını hissediyorlar. Çalışan kendi iç dünyasına yabancılaşıyor ve özgünlüğünü kaybediyor. Halbuki iş hayatında sürdürülebilir bir başarı ve mutluluk elde edebilmek için iş yerinde geçirilen vakitten keyif alınması şart. Geliştirdiğimiz yeni vizyon ve marka kimliği doğrultusunda en büyük önceliğimiz şirketlerin çalışanlarının iş ve özel yaşamını bir bütün olarak görmesini ve hayatlarına onları mutlu edecek daha fazla dokunuş yapmalarını sağlamak. Bunun için çalışan ihtiyaçlarını analiz ederek şirketlere rehber olmayı çok önemsiyoruz. Pluxee olarak yenilikçi ve dijital çözümlerimiz aracılığıyla, bireylerin iş hayatlarında ve ötesinde, refahına katkıda bulunacak anlamlı, ilgi alanlarına hitap eden ve kişiselleştirilmiş deneyimler yaratmayı hedefliyoruz. Böylece çalışanı mutlu eden bir dünya vadediyoruz. Pluxee ile ürün ve hizmetlerimizin kapsamını yemek ve gıdanın yanı sıra kültür, hediye, sağlık ve mobilite gibi çalışanların hayatlarına değer katacak şekilde genişletiyoruz. Aynı zamanda sunduğumuz tüm bu hizmetleri tek bir dijital platform aracılığıyla çalışanlara daha fazla değer katmak için tasarlıyoruz”. Çalışanlar anne gibi kucaklayıcı şefkat dolu bir yapı tercih ediyor Araştırmadan çıkan bir başka önemli sonuç da iş yerinin çalışanlarına yaklaşımı ile ilgili. Çalışanlar, negatif, yargılayıcı ve ataerkil hiyerarşilerin aksine, adeta bir anne rolüyle benzer, olumlu, yapıcı, şefkat dolu ve koruyan bir yapı arıyor. Çalışanlarını sadece işteki kimlikleriyle değil, bu kimliklerinden bağımsız birer birey olarak da güçlü ve kıymetli hissettiren, onları destekleyen, besleyen ve bireysel ihtiyaçlarına özel çözümler sunan bir şirket istiyor. Çalışanlar ideal iş ortamını, “bireyin yaratıcılığını ve özgünlüğünü teşvik edici, çeşitlilik içinde bir uyum yaratan ve herkesin kendine has kimliğinin, yeteneklerinin ve katkısının kıymetinin bilindiği” bir ortam olarak tanımlıyor. Çalışan, küçük jestlerle bile şirketine büyük bir bağlılık hissedebiliyor Çalışanların iş ortamlarında yaşadıkları deneyim ve şirketleriyle kurdukları ilişki onları tamamen tatmin etmekten uzak olsa da çalışanlar, günde 8 saatlerini geçirdikleri şirketlere karşı bir bağ hissedebiliyor. Araştırmadan çıkan bu sonucun sebeplerine değinen Sinem Hekimoğlu, “İnsan yapısı gereği bir ortama ait olma hissini arıyor. Bu sebeple şirketler bireyleri tam olarak tatmin etmese bile, çalışanın takdir edildiğini ve değer gördüğünü hissettiren uygulamalar, onların kendilerini bir topluluğun parçası, ailenin değerli bir üyesi gibi hissetmesini sağlıyor ve aidiyet duygusunu besliyor. Özel günlerdeki kutlamalar ve ikramiyeler gibi rutin dışı nazik jestler bireye «görüldüğünü» hissettiriyor ve şirketle olan ilişkisini sağlamlaştırıyor. Bu noktada biz de Pluxee olarak sunduğumuz tüm hizmetlerimizle/çözümlerimizle işin içine hayat katıyoruz ve insanların çalışma hayatlarından keyif almalarını sağlıyoruz” şeklinde konuştu. Araştırma sonuçları yapay zeka destekli dijital bir esere dönüştü Araştırmadan çıkan sonuçların yapay zeka destekli bir dijital esere çevrildiğini vurgulayan Hekimoğlu şunları söyledi: “İş dünyası için çok önemli çıktıları olan FutureBright ile gerçekleştirdiğimiz araştırmamızın bizi çok heyecanlandıran bir yönü de var. Çalışan beklentilerinin ne yönde değiştiğine ışık tutan bu araştırmayı sıra dışı bir yöntemle iş dünyasına sunduk. Harvard Üniversitesi çıkışlı ZMET yöntemiyle gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları olan görsel çıktıları ve derin analizlerini kaynak olarak kullanıp dijital sanat ile verilerin görselleştiği, yapay zekanın ayrı imgeleri bütün bir hikayeye dönüştürdüğü çok kanallı video enstalasyonu yapıldı. ‘eXhale’ adlı dijital eser, araştırmanın sonucunda ortaya çıkan çalışanların beklentileri, duygu ve düşüncelerini simgeliyor”.
Analitik veriler ışığında İnsan Sermayesi konusunda müşterilerine danışmanlık veren Aon, online yan haklar platformlarına yönelik artan bir talep olduğuna dikkat çekerek başarılı bir yan haklar programının hayata geçirilmesi için yapılması gerekenleri paylaştı. Zorlu iş gücü piyasası, negatif etkilenen çalışan sağlığı ve artan sağlık hizmetleri maliyetleri ile karşı karşıya kalan şirketler, çalışanlarına sundukları değeri artırmak ve insan kaynakları harcamalarını yönetmek arasında denge arayışındalar. Risk, emeklilik ve sağlık konularında, analizlerden faydalanarak profesyonel hizmetler sunan Aon, bu denge arayışında çalışanların kendilerine sunulan yan hakların daha çok farkında olabilmeleri için şirketlerin yan haklar platformlarının kullanılmasına yönelik artan talepleri olduğunu belirtiyor ve etkili bir yan haklar platformunun şu faydaları sağlaması gerektiğine dikkat çekiyor: • Şirket genelinde tüm çalışanların aynı deneyimi yaşayabileceği bir platform olmalı. • Çalışanların sisteme katılım ve entegrasyonunu yönetmek için teknoloji ve otomasyon sistemleri kullanılmalı. • Ücret şeffaflığını da göz önüne alarak yan haklar sayesinde elde edecekleri kazanımlar konusunda çalışanların farkındalığı arttırılmalı. • Hem işverenler hem de çalışanlar için yan hak seçenekleri konusunda daha akıllıca karar verilmesini sağlayacak verilere erişim sağlanmalı. Aon Türkiye Eş CEO'su Selda Oknas Tanbay konuyla ilgili yaptığı değerlendirmesinde, “Günümüzde insan kaynağını çekme ve tutundurma konusundaki uygulamaların arasında yan hakların çalışan inisiyatifine bırakılması giderek öne çıkıyor. Daha fazla şirket İK süreçlerine yan haklar uygulamasını dahil ederken, bunun için gerekli teknoloji genellikle üçüncü taraf firmalarla anlaşarak dışarıdan alınıyor. Bu noktada yan haklar konusunda globalden gelen uzmanlığımızla biliyoruz ki çalışanlar açısından bütünleşik ve kapsayıcı bir deneyim olmazsa olmaz. Çalışanların kendilerine sunulan yan haklardan en üst düzeyde faydalanabilmeleri için uzman ve deneyimli firmalardan hizmet alınması programın başarısını ciddi oranda etkiliyor.” dedi. Aon, başarılı bir programın tasarlanması için 4 tavsiyede bulunuyor: 1. Kişiye özel uygulamalar yaparken genel tutarlılığa da odaklanın: Özellikle ücret şeffaflığı ve eşitliğinin önem kazandığı çağımızda, kuruluş genelinde tutarlılık ve eşitlik sağlamalıdır. Ardından şirkete, sektöre uygun yeni uygulamalar getirilebilir. Ayrıca bir veri tabanı oluşturulması sayesinde teknik ve detaylı sorunlar azalır böylece daha hızlı lokal çözümler elde edilebilir. 2. Yan hakların kullanımını artırmak için hepsini tek bir platforma entegre edin: Ücret ve yan hakların tek bir platform altında toplanması, çalışanların sahip oldukları yan hakların tam resmini görmelerini sağlar. Doğru teknoloji, çalışanların veriye dayalı bilgilerine dayanarak proaktif bir şekilde yan hak seçenekleri öneren kullanıcı dostu bir deneyim sağlayabilir. Bu da çalışanların, kendilerine sunulduğunu bilmedikleri planları kullanmaya başlamalarıyla daha bilinçli seçim yapmalarına olanak sağlar. Örneğin, çalışanlar emeklilik birikimlerini gördükten sonra katkı paylarını daha fazla artırmaya karar verebilirler. 3. Veri analizlerini ve ücret şeffaflığını iyileştirmek için verileri tek ve erişilebilir bir konumda tutun: Bir şirketin tüm verileri tek bir platformda depolandığında, şirket bilgilere daha verimli bir şekilde erişebilir. Bu, yan hakları karşılaştırmak ve tüm bilgilere ulaşmak için kolay erişim sağlar. Verilerin tek bir yerde olması, çeşitli kaynaklardan verilerin toplanmasını kolaylaştırır. 4. Adım atmadan önce bir iletişim stratejisi oluşturun: İşverenler sadece online yan haklar programını başlatmaya odaklanmamalıdır. Aynı zamanda mevcut yan hakları ve platformun nasıl kullanılacağını açıklayan bir çalışan iletişim programı geliştirmeli, başarıyla uygulamak için de zaman ayırmalıdır. Yan haklar programını tasarlarken önemli bir zaman ve kaynak harcandıktan sonra katılımı yüksek tutmak ve içeriğin çalışan tarafından doğru ve tam anlaşılmasını sağlamak için iletişim stratejisi programın başarısı için önemli bir unsurdur.